SANATÇI OLMANIN KRİTERLERİ


Katıldıkları bir televizyon programında yaptıkları yorumlarından dolayı, üstten gelen bir emirle sanatçı ve oyuncu Müjdat Gezen ile Metin Akpınar hakkında dava açılması amacıyla Cumhuriyet Savcılığı’nca davet çıkartıldı ve davete icabet edildi. Buraya kadar her şey normal prosedürü içinde işlense de, ülkede hukukun içine düştüğü aciz durumu, emirle çalışan bir hukukun varlığını göstermesi bakımından oldukça öğretici ve bir o kadarda eğlenceli oldu. Eğlenceli oldu, çünkü yargılanan da yargılayanında düşünce kalıpları, devletçi refleksleri, demokrasiye bakış acıları birbirinin aynısı. Aynaya bakan kendisini görür….

Devletin tepesinde ki kişilerin, alanlarında uzman olmadıkları konularda hele tiyatro ve sinema oyunculuğu gibi tamamen özel yeteneklere dayalı bir alanda, oyuncuları “müsvedde” tanımlayıp küçümsemesi elbette kabul edilemez. Ama gerçekten karşımızda müsveddenin ötesinde bir oyuncu, bir sanatçı var mı? Tabi böyle bir soru sormak bile utanç verici ama maalesef Türkiye’nin acı gerçeğidir, gerçeklerse her zaman acıdır…. 
Sanatçılar, bir ülkenin aydınlık yüzleridirler, vicdanı ve namusudurlar; öyle olunca da ülkenin her sorunuyla ilgilenmeleri, onların sorumluluk alanları içindedir. Bu nedenle, ülkedeki her haksızlığa, antidemokratik her eyleme ilk tepkiyi onlar gösterir, onlar karşı dururlar. Bu sanatçıların evrensel duruşudur. Lakin Türkiye’de böyle olmuyor/olamıyor. Çoğu, kutsal devlet refleksi ile hareket ediyor, en ilericileri dahi Kemalizm’i aşamıyor. Hepsi aynı eğitim sisteminden geçmişlerdir, ırkçı ve devletçidirler, demokrasiyle, insan haklarıyla uzaktan yakından bir alakaları yoktur. Hele söz konusu Kürtler olunca hepsi birden küplere binerler, hop oturup hop kalkarlar. Bunun en somut örneği, Türkiye’nin küçücük Afrin’e karşı giriştiği işgal eylemine karşı, gösterdikleri tavırdır. Sanatçılardan, İşgale karşı tek bir eylem gösteren oldu mu? Göremezsiniz, ama destekleyeni çok oldu, hatta destek amacıyla sınıra gidip eylem yapanlar, TV’lerde boy gösterenler oldu. Bu duruş Türk sanatçıları için utanç verici bir tablodur. Savaş; ölüm, kan, gözyaşı, göç ve yok etmek demektir, savaşı destekleyenler nasıl sanatçı olabilir? Sanatçı dediğin barışseverdir, yufka yürekli olur, yüreği sızlar, bunların yüreği sızladı mı dersiniz?

Afrin’de bir insanlık dramı yaşandı. Metin Akpınar, gerçek bir sanatçı olsaydı, yüreği sızlardı, ezilen insanların yanında dururdu. Devleti destekleyen demeçler yerine eylemi kınayan demeçler verirdi, Ama nerede? Bir anda ulusal ve ırkçı duyguları kabardı, vurun kahpeye diye demeç üzerine demeçler verdi. O gün vicdani sızlamadığı için bugün dik duramıyor, kuyruğu dik tutamıyor, kaptırılan kuyruğunu kurtarmak için kıvranıp duruyor. Çünkü duruşu asil değildir, demokrat ve barışsever değildir. Şimdi ülkenin barışsever ve demokrat insanları, Metin Akpınar’a ve Kemalist Müjdat Gezen’e nasıl sanatçı diyebilir? Bunlar ancak devlet sanatçıları olabilirler, halkın asla…..

Türkiye’de demokrat olmanın, ilerici olmanın, sanatçı olmanın hatta insan olmanın tek bir kıstası vardır, devlet tarafından Kürt halkına karşı girişilen topyekûn savaşa karşı tavır almak, savaşı durdurmak. Savaşa karşı tavır almayan, sınıra gidip işgale katılan askerlere moral geceleri düzenleyenler veya destek mahiyetinde demeçler verenler sanatçı olamazlar, bırakın sanatçı olmayı müsvedde bile olamazlar….. 
25.12. 2018