TEKKE VE ZAVİYELERİNİN KAPATILMASININ ARDINDAN HACI BEKTAŞ VELİ DERGÂHINDAKİ ESER VE EŞYALARIN DURUMU
The Status of the Artifacts And Objects in Hacı Bektaş Veli Lodge After Closing of The Lodges And Zawiyahs
Hüsnü GÜRBEY - Mahsuni GÜL
Öz
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun ardından devrim kanunlar çıkarıldı ve bunlar arasında Tekke ve Zaviyelerin kapatılması da yer aldı. Bu çalışma, kapatılan tekke ve zaviyeler arasında yer alan Bektaşi Tekkelerinin kapatılmasının ardından Hacıbektaş ilçesinde bulunan Hacı Bektaş Dergâhına ait eşyaları konu edindi. Hacı Bektaş Dergâhı kapatılınca eşyalar özellikle kitaplar kayıt altına alındı. Bu ilk kaydı yapanlar arasında Müfettişlik görevinde Hamit Zübeyr Koşay ve Hilmi Ziya Ülken de bulunmaktaydı.
Hacı Bektaş Dergâhında bulunan eşya ve eserler, önce dergâhta bulunan bir odada toplanmış ve bir kısmı da şahıs elinde kalmıştı. Dergâh; ziraat okulu, jandarma binası ve okul yapıldığı için eserler ve eşyalar zorunlu olarak bir odada toplanmıştı. Ardından Ankara’dan görevlendirilen heyet tarafından Dergâhta bulunan ve kayıt altına alınan eşya ve eserler Ankara’ya sevk edildi. Kırşehir’den gönderilen eser ve eşyalar, Ankara Kalesinde bir depoya konuldu ve bir müddet sonra da Etnografya Müzesi ile Umumi Kütüphaneye devredildi.
Sonuç olarak Tekke ve Zaviyelerin kapatılmasıyla Hacı Bektaş Veli Dergâhı da kapatıldı. Dergâhta bulunan eser ve eşyalardan kalanlar Ankara’ya taşındı. Daha sonra bu eserlerin bir kısmı imha edildi ve bir kısmı da yurtiçi ve yurtdışındaki bazı müzelere gönderildi. Bu çalışma, Hacı Bektaş Veli Dergâhındaki eserlerin taşınmasını ve dergâhın tekrar müze haline getirilme sürecini arşiv kayıtları ve araştırmalardan elde edilen verilerle ortaya koydu. Eser ve eşyaların taşınma süreçleri ve farklı zamanlarda farklı nedenlerle kayıtlardan düşürülenler de dâhil arşiv kayıtlarıyla birlikte tespit edilerek aktarıldı.
Anahtar Kelimeler: Hacı Bektaş Veli Dergâhı, Tekke ve Zaviyelerin Kapatılması, Hamit Zübeyr Koşay, Hacıbektaş Müzesi.
Abstact
After the establishment of the Republic of Turkey, revolutionary laws were enacted, including the closure of Lodges and Zawiyahs. This study focused on the belongings of Hacı Bektaş Lodge in Hacıbektaş district after the closure of Bektashi Lodges, which were among the closed lodges and zawiyahs. When the Hacı Bektaş Lodge was closed, the belongings, especially the books, were recorded. Among those who made this first record were Hamit Zübeyr Koşay and Hilmi Ziya Ülken, who were inspectors.
The objects and artifacts situated in the Hacı Bektaş Lodge were first collected in a room in the Lodge, and some of them were in private possessions. Since the Dervish Lodge were built as agricultural school, the gendarmerie building and the school, the artifacts and objects were firstly gathered in one room. Then, the objects and artifacts situated and recorded in the Dervish Lodge were sent to Ankara by the delegation assigned from Ankara. The objects and artifacts sent from Kırşehir were put in a warehouse in Ankara Castle and then transferred to the Ethnography Museum and the Public Library.
As a result, with the closure of lodges and zawiyahs, Hacı Bektaş Veli Lodge was also closed. The remains of the artifacts and objects in the lodge were moved to Ankara. Later, some of these works were destroyed and some of them were sent to some museums in Turkey and abroad. This study revealed the transfer of the artifacts in the Hacı Bektaş Veli Lodge and the process of turning the lodge into a museum again with the data obtained from archive records and researches. Artifacts and objects were identified and transferred together with archive records, including the moving processes and those that were deregistered for different reasons at different times.
Keywords: Hacı Bektaş Veli Lodge, Closure of Lodges and Zawiyahs, Hamit Zübeyr Koşay, Hacıbektaş Museum.
Giriş
Bu çalışma, Tekke ve Zaviyelerin Kapatılmasına ilişkin kanunun yürürlüğe girmesiyle birlikte Hacı Bektaş Veli Dergâhında bulunan eser ve eşyalara yönelik yürütülen işlem ve tutulan kayıtları konu edinmektedir. Dergâhın eser ve eşyalarına yönelik faaliyetin kurulan bir heyet tarafından yürütülmesi, heyetin rapor düzenlemesi ve ardından eser ve eşyaların Ankara’ya taşınmasını ele almaktadır. Çalışmanın amacı, eser ve eşyaların yeni düzenleme etrafında kayıt altına alınıp taşınma ve taşınma ardından eser ve eşyaların muhtelif müzeleri dağıtılması ve hediye edilmesinin yanı sıra eser ve eşyalardan depolarda bekletilmeleri suretiyle durumları kötü olup bakımsızlıktan çürüyüp sergiye müsait olmayanların imha edilmesi gibi hususları açıklığa kavuşturmaktır. Bu konuyu ele alan çalışmalar neredeyse yok denecek kadar az veya türbe, tekke ve zaviyelerin kapatılmasını konu alan çalışmalar içesinde kısa değinmelerden ibarettir. Daha önce yapılmamış çalışma veya araştırma bulunmaması nedeniyle bu çalışma ağırlıklı olarak arşiv kayıtlarından elde ettiği bilgileri değerlendirmiştir. Doğal olarak bu çalışma, arşiv kayıtları etrafında şekillenmiştir.
Hacı Bektaş Veli Dergâhının Mustafa Kemal ve çevresiyle temas ve görüşmesi, 4 - 11 Eylül 1919 tarihleri arasında toplanan Sivas Kongresi’ne katılan Mustafa Kemal’in, Ankara’ya dönerken, yol üstündeki Dergâhı ziyaret etmesiyle başlar. Ziyaret, hüsnü kabul görür, verdiği mücadele ve çıktığı yolda başarılı olması için dualar edilir ve kendisine destek sözü verilir (Tansel, 2019: 160-161).
16 Mart 1920 tarihinde İstanbul İtilaf Devletleri tarafından işgal edilir ve Osmanlı Meclisi Mebusan’ı dağıtılır ve Ankara’da yeni bir Meclisin toplanmasına karar verilir. Ankara Hükümetinin mebusu adayı olarak Cemaleddin Çelebi Efendi, Kırşehir’den mebus seçilir ve hizmet ve desteklerinden dolayı da meclis başkanvekilliğine getirilir. Çelebi Efendi, rahatsızlığını öne sürerek meclisin hiçbir oturumuna katılamaz.
Ankara Hükümeti, Cemaleddin Çelebi Efendiden, Merkez ordusuna yardımcı olmasını istese de, Çelebi Efendi sessizliğini korur ve bu sessizlik Ankara tarafından not edilir. Bu tarihten itibaren Mustafa Kemal’in Dergâh ile ilişkileri iniş-çıkışlı devam eder ve 30 Kasım 1925 tarihinde Tekke, Zaviye ve Dergâhların kapanmasına yönelik kanunun yürürlüğe girmesine kadar da sürer. Cemalettin Efendi, Mustafa Kemal etrafında ve yakınında mebuslar arasında birinci, ikinci ve bağlantısızlar adıyla anılan üç gruptan bağlantısızlar içerinde bulunmaktaydı (Demirel, 2003: 130).
Anadolu’da başlatılan milli mücadeleyle birlikte İzmir Yunan işgalinden kurtarılıp Cumhuriyet ilan edilince, Anadolu’da yeni bir ulus inşası için hazırlıklar yapıldı ve bu yeni ulusun çerçeve programı uygulamaya konulmaya başlandı. Bu yeni ulus, Osmanlı İmparatorluğu’ndaki gibi çok kimlikli, çok dinli, çok dili olmayacak ve Türk ulusu adıyla anayasaya dayalı vatandaşlık esasında modern dünyanın yeni değerlerine bağlı olacaktı. Lozan’da hakları tanınan Hıristiyan azınlıklar dışında kalanlar, bu yeni ulus anlayışı içinde anayasal olarak Türk vatandaşı olarak kabul edilecekti. Bu çerçevede 1924 Anayasası düzenlenerek yasal hale getirildi. 1924 Anayasası’nın 2, maddesi; “Türkiye Devletinin dini, Dini İslam’dır; resmî dili Türkçedir; makarrı Ankara şehridir” şeklindedir. 88. maddesi; “Türkiye ahalisine din ve ırk farkı olmaksızın vatandaşlık itibariyle (Türk) ıtlak olunur” denilmektedir. Bundan böyle Türkiye Cumhuriyeti, tek devlet, tek ulus, tek millet, tek dil ve tek dinli olacaktı.
30 Kasım 1925'te kabul edilen 677 sayılı yasa ile “Tekke, Zaviye ve Türbeler Kapatıldı.” Bunlarla birlikte türbedarlıklar ile şeyhlik, dervişlik, müritlik, dedelik, seyitlik, çelebilik vb. birtakım unvanlar kaldırıldı. Bu kanun ulus inşasında atılan adımlardan bir tanesi Tekke, Zaviye ve Türbeler etrafındaki bütün faaliyetleri kapsayacak şekilde kanun yürürlüğe girdi ve ardından kanunu ikmal edecek yeni maddeler de eklendi. Tekke ve türbelerden sınırlı sayıda müze haline getirilerek tekrar açılanlar arasında Hacı Bektaş Veli Dergâhı yer almadı. Hacı Bektaş Veli Dergâhının da eser ve eşyalarıyla müze şeklinde acıkması beklenirken 1964 yılına kaldı. Bu zaman zarfında da tekke, türbe ve dergâh etrafındaki çevre, içerisinde yer alan eser ve eşyalar da farklı yerlere konuldu, dağıtıldı, satıldı ve çürüme nedeniyle de kayıtlardan düşüldü.
Bir başka önemli konu da, Hacıbektaş Dergâhının kapatılmasından sonra, Dergâhta bulunan nadide eser ve eşyalara yönelik yapılan düzenlemeyle kayıt altına alınan ve alınamayan eser ve eşyaların başlarına gelenlerdi. Bu nadide eser ve eşyalar, Dergâhın kapatılmasıyla birlikte yeterli düzeyde önlem alınmadığından adeta yağmalandı. Kurulan heyet tarafından tespit edilen eser ve eşyaları birçok yerde koruma ve kayıt altına alınarak depolara kaldırıldı. Zaman içerisinde bakımsız eserler çürüdüğü için kayıttan düşüldü, birçok yerde açık artırmayla satıldı, yurtiçi ve yurtdışı birçok müzeye gönderildi veya hediye eldi. Sonuç olarak Tekke, Türbe ve Zaviyelerin kapatıldığı dönemde Hacı Bektaş Veli Tekkesinde bulunan eser ve eşyaların bir kısmı günümüze ulaşmış veya Dergâh müze yapıldıktan sonra getirilip yerleştirilmiştir.
Hacı Bektaş Veli Dergâhı Kutsal Eser ve Eşyalarının Hediye ve İmha Edilmesi
Hacı Bektaş Veli Dergâh ve türbesinin kapatılmasından hemen önce restorasyonda bulunan Arif Hikmet Koyunoğlu’dur. Dergâhın biriken gelirlerinin talep edilmesi ve talep edilen meblağın da misafirhane yapımına harcanması ve tekke ile türbenin tamiri için kullanılması kabul edilmişti. Bunun üzerine Arif Hikmet Koyunoğlu, hazırladığı projeyle Hacıbektaş’a gitmiş ve hazırladığı projeyi hayata geçirmek için çabalamıştı. Projenin kabulü de Mustafa Kemal Paşa’ya takdim edilmiş ve plan üzerinde kendisine bazı önerilerde de bulunmuştu. Açıklamalarına göre yakında Tekkelerin kapatılacağını ve burada yapacağı eserin daha sonra farklı amaçlarla kullanıma uygun olmasını tembih ettiğini Koyunoğlu aktarmaktadır.
Hatıralarında tamirin yapıldığı ve misafirhanenin de yarım kalmış ve daha sonra bu misafirhane tamamen yıkılmıştır (Tanman, 1996: 462). Koyunoğlu, ilk makalesi (Mimar Hikmet, 1928: 16-25) ve daha sonra yayınlanan hatıralarında tekke ve görevliler hakkında oldukça ayrıntılı verdiği bilgi yanında fotoğrafçılığı nedeniyle çektiği fotoğraflarda da Dergâhta bulunan bazı eserleri kaydetmişti (Kuruyazıcı, 2008: 28-29; 47; 224-235).
Kapatılan Dergâhlardaki eserlerin nasıl değerlendirileceğine dair elimizde, İstanbul Milli Eğitim Müdürlüğü’ne 23 Haziran 1926 tarihinde gönderilen ve Eyüp’teki Bahariye Mevlevi Dergâhındaki eserlerin dağıtımı ilgi belgede detaylı anlatılmıştır (Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi Genel 180 – 9 – 0 – 0).
Teftiş Kurulu görevlilerinden birisi de Hamit Zübeyir Koşay’dır. İstanbul’a gelip Darulmuallim’i bitirdi, öğretmenlik yaptı. Bir yıl sonra Macaristan’da gitti ve burada da eğim gördü, Berlin’e gitti. 1925’te Türkiye’ye döndü ve Maarif Vekâleti’nde memuriyete başladı. Ardından Hars Dairesi Kütüphaneler Umum müfettişliği (1925-1926), Âsâr-ı Atîka ve Kütüphaneler müdürlüğü (1926-1927), Ankara Etnografya Müzesi müdürlüğü (1927-1931), Müzeler Dairesi müdürlüğü (1931-1945), Eski Eserler ve Müzeler Genel müdürlüğü (1945-1950) ve ikinci defa Ankara Etnografya Müzesi müdürlüğü (1950-1962) görevlerinde bulundu. Bu görevde iken yaş haddinden emekliye ayrıldı ama yine de iki yıl daha görevini vekâleten sürdürdü. Daha sonra Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü müşavirliği yaptı (1964-1969). 1 Ekim 1984’te Ankara’da öldü. (Şakiroğlu, 2002: 225-226).
Aynı zamanda etnograf, arkeolog, dilbilimci, şair olan Hamit Zübeyir Bey, Hacıbektaş Dergâhı hakkında iki makale yazmıştır. Bu makalelerden ilki eski yazı ile “Hacı Bektaş Tekkesi” adlı makalesi 1926 yılında Türkiyat Mecmuasında (Koşay, 1926: 365-382) ikinci makalesi ise “Türk Etnografya Dergisi”nde yayınlanmış; “Bektaşilik ve Hacı Bektaş Türbesi” adlı ikinci makalesi de 1967 yılın da yayınlanmıştır (Koşay, 1967: 19-26).
Hamit Zübeyir Bey ilk makalesinde, Hacıbektaş Dergâhtaki eserler hakkında şu bilgileri verir:
“Bu itibarla onun Ziraat Numune Mektebine tahvil edilişi isabet olmuştur. Tekye kapandıktan sonra, talimatname mucibince mevcut kaymakamın riyaseti altında jandarma kumandanı, maarif memur vekili, muhasebe-i hususiye müdiri, evkaf müdirinden mürekkeb olarak teşekkül eden tespit heyetini bir aya yakın çalıştığını arz edecek olursak, ehemmiyeti tezahür eder. Dergâh, hakikatte yalnız bir ibadethane olmayıp aynı zamanda iktisadi bir müessesedir. Müstakillen dergâha ait olup bağlarda (Dede Bağı, Han Bağı) ve dergâhta ve çiftliklerde tespit olunan hayvanat miktarı 105 ve dergâhın çiftliklerinde (Kütükçe Çiftliği, Kaya Çiftliği, Kızılöz Çiftliği, İlicek Çiftliği) ortakçılarla müşterek olan ağnam ve hayvanat adedi 527, dergâh çiftliklerinde tespit olunan arazi, tarla, bağ, bağçe, kavaklık, çayır, ağaçlık ve kıraç olmak üzere 4487 dönümdür. Dergâha ait akarat dört yüzden ziyade dükkân, buharla müteharrik on değirmeni, dört su değirmeninden ibarettir. Mebaniden gayrı bağ, bağçe, arazi ve emlak evkaf tarafından Ziraat Numune mektebine 12.586 lira 25 guruşa satılmıştır ve yeni yapılan misafir hanede, mektep olmak şartıyla Ziraata terk edilmiş vilayet bütçesinden mektebin ikmaline on beş bin lira tahsis ve ziraat vekâletinin de muaveneti temin edilmiştir.
9 Teşrinisani 341 tarih ve 17646 numrolu talimatname mucibince Ankara Evkaf Müdiriyeti Umumiyesine irsali icab eden halı, kilim, yastık dört yüz altmış bir parça eşya, tespit heyeti tarafından mühürlü on dört denk yapılarak Ankara Evkaf Müdiriyeti Umumiyesine teslim edilmiştir. Tekyelerdeki müzelik eşya ile alakadar olan Maarif Vekâleti, halılardan müzelik olanların evkaf müzesine teslimini talep, Hacı Bektaş’ta muhtelif odalarda sandıklar içinde bulunan kitapları toplatarak Ankara Kütüphane-i Umumiyesine nakl ile fihristlerini tertip ettirmiş ve diğer müzelik 979 aded eşya tarihi kazan ile birlikte Ankara’ya nakl olunarak müze anbarına vaz edilmiştir. Hacı Bektaş’ta kalan hububat vesaire eşya talimatname mucibince evkaf tarafından müzayede ile satılmıştır. Bektaşiliğin hakkıyla anlaşılması için kütüphane ile sair muharreratın ve müzedeki eşyanın bir an evvel tetkiki lazımdır. Maarif Vekâleti Celilesi hiç şüphesiz bu vazifeyi ihmal etmeyecektir.” (Koşay, 1928: 367).
İkinci makale de
Üçüncü makale ise öncekilerde yer vermediği bazı ayrıntıları verirken umumi olarak diğerlerini tekrar etmiştir. “… 1925 de 677 sayılı kanunla Tekke ve Türbeler kapatıldığı zaman "Asarı Atika ve Hars Müdürü," (Kültür Ve Eski Eserler Müdürü) olarak maarif hizmeti yeni süluk etmiştim. Tekke ve Türbelerdeki kültür tarihimizle ilgili eserlerin ilim hesabına kurtarılması gerekiyordu. Resmi gazetenin 248 inci sayısında yayınlanan Bakanlar Kurulu kararı ile bunların müzelere alınması kısmen sağlandı. İstanbul Arkeoloji Müzeleri müdürü rahmetli Halil Edhem ile birlikte ayni maksad için Konya'ya gittik. Onun verdiği rapor üzerine Mevlana’nın, umumi heyeti ile müze olarak muhafazası temin edildi. Hars (Kültür) Müdürlüğü Güzel Sanatlar, Müzeler ve Kütüphaneler müdürlüklerine ayrıldıktan sonra, Bakanlık genel müfettişi sıfatıyla Mevlana’nın ilk müdürü Yusuf Akyurd'a tesliminde hazır bulundum. Hacıbektaş’taki eserleri de dağılmaktan kurtarmak için bir hamle yapmak gerekiyordu. Profesör Hilmi Ziya Ülken, Ressam Şerafeddin ve Vakıflar Genel Müdürlüğü Başmüfettişi ile Hacı Bektaş’a gittiğimiz zaman burasını Numune Ziraat Okuluna çevrilmiş bulduk. Tekkelerin kapatılmasını müteakip kurulan mahalli heyet eşyaları bazı odalara taşıtmıştı. Bir kısmı daha önce Vakıflar Genel Müdürlüğüne teslim edilmişti. Verdiğimiz rapor üzerine, müzelik saydığımız 979 eser müze muhafızı rahmetli Ömer Samih'in nezareti altında Ankara kalesindeki depoya taşındı. Etnografya Müzesi kurulduğu zaman müdür sıfatı ile bunları devr aldım. Şahıs eline geçenleri de satın alarak koleksiyonları tamamlamaya çalıştım. Derviş odalarından toplattığım tasavvufla ilgili kitapları kütüphaneler müdürü rahmetli Hasan Fehmi Turgal Ankara Kütüphanesine tasnif edip yerleştirdi. Bunlar arasında Otman Dede menakıbı de var idi (Hasan Fehmi, 1927: 239-244). Hacıbektaş’ı ziyaret sırasındaki intibalarımı, Türkiyat Mecmuasının İkinci cildinde 1928, sahife 382 - 365 yayınlamıştım. Bu makalede mehaz ve kaynak olarak kısmen o zamanki notlardan faydalanılmıştır. Hacıbektaş’ta mahalli müze kurulduktan sonra Etnografya müzesinde mahfuz eserler eski yerlerine taşınmıştır. Sanat değerleri de yüksek olan Hacıbektaş eserlerinin iyi muhafaza, temizleme tamir ve teşhir işlerinde haleflerim rahmetli Osman Ferit Sağlam, rahmetli Remzi Oğuz Arık ve rahmetli Müstahzır Mustafa Tutuş'un hizmetleri sebkat etmiştir.” (Koşay, 1967: 19).
Hamid Zübeyir Koşay, oluşturulan komisyon üyeleriyle birlikte Konya’ya hareket etmiş, araba yolda bozulmuş ve ciğerlerinden rahatsız olan Halil Edhem Bey toz içeriğinde yapılan yolculuk nedeniyle rahatsızlanmış ve Ankara’ya dönüp başka bir araba ile Konya’ya dönmüştü. Halil Edhem Beyin, 27 Şubat 1925 tarihinde hazırladığı raporu doğrultusunda gerekli düzenleme yapılır ve bir teşkilat kurulur. 1 Eylül 1926 yılından itibaren Mevlana Dergâhı ve Türbesi, “Konya Âsâr-ı Atîka Müzesi”ne dönüştürüldü. Halil Edhem Beyin hazırladığı dosyayı bakanlığa Hamit Zübeyir Koşay takdim eder. Raporda verilen bilgiler Mustafa Kemal’e ulaşınca Hamit Zübeyir Bey ile görüşüp bu mekânların müze olarak açılıp korunması etrafında sunduğu teklifi kabul edilir. Mevlana Türbe ve Tekkesi, M. Yusuf Akyurt’un müdürlüğünde 2 Mart 1927 tarihiyle açıldı (Akyurt, 2013: 407-408; Bayram, 2014: 121-122).
Komisyonun Hacı Bektaş Veli Türbe ve Tekkesine ilişkin görüşü bir sonraki aşamaya kalır ve Hacı Bektaş Tekke ve Türbesinin bütün idaresi Vakıflar Genel Müdürlüğüne devredilir. Komisyonun Hacı Bektaş Veli Türbe ve Tekkesinin bulunduğu alanda yapılan toplantıya Hamit Zübeyir, Hilmi Ziya Ülken (Taşğın, 2004: 1997-207), Kırşehir Valisi İbrahim Hazım Mat ve Çelebi ailesi temsilcileri iştirak ederler. Tekkelerin kapatılması ardından tekke ve içinde bulunan eşyaların teslim alınması, Çelebi aile temsilcilerinden yapılmıştır (Foto 1).
Fotoğrafta da görüldüğü üzere yukarıda isimleri sayılı kişiler yer almakta ve Tekkenin avlusunda çektirilmiş fotoğrafta heyetin ortasında Kırşehir Valisi İbrahim Hazım Mat’ta bulunmaktaydı. İbrahim Hazım Mat, 15.09.1925-15.10.1927 yılları arasında Kırşehir’de valilik yapmış, ardından Artvin ve daha sonra Burdur’da Valilik görevindeyken de vurularak öldürülmüştü (Baltacıoğlu, 1992: 136; Baltacıoğlu, 1998: 255-256).
Fotoğrafta yer alan Hamit Zübeyir Koşay ile İbrahim Hazım Mat’ın arasında oturan sakallı zat ise Veliyettin Hürrem Ulusoy’dur (1867-1940). Ağabeyi Cemalettin Efendi’nin vefatı üzerine Dergâha postnişin olmuştur. İyi bir eğitim almış, Arapça, Farsça ve Fransızca bilirdi, Hürremî mahlasıyla şiirlere sahipti ve aynı zamanda iyi bir de hattattı. Kurtuluş Savaşına baştan itibaren destek vermiştir (Küçük, 2019: 292). Eserlerin tespit ve eşyaların kaydında bulunmuştur. 1940 yılında vefat ettiğinde Dergâha defnedilmiştir (Ulusoy, 1986: 102-104).
Hacı Bektaş Veli Türbe ve Tekkesinin de Mevlana Türbe ve Tekkesi gibi müze olarak açılması yapılan ilk hazırlıklar ve çalışmalarda gerçekleşmemiştir. Fakat müze olarak açılması gündemden de düşmemişti. Nihayetinde 1950’li yılların başında konu tekrar gündeme gelmiş, hatta bu hususta Türkiye Anıtlar Derneği adıyla bir hesap açtırılarak tamir ve yeni düzenleme için bir destek dahi toplanmıştı (Kunter, 1951: 48). Bu girişim ve hazırlıklar netice vermiş 16 Ağustos 1964 yılında açılması Müzeler Genel Müdürü olarak Dr. Mehmet Önder’e nasip olmuştur.
Mevlana Türbe ve Tekkesinin müze olarak gördüğü ilgi ve ziyaretçinin fazla olması nedeniyle Demokrat Parti döneminde bazı Türbe ve Tekkelerin müze olarak açılıp faaliyete başlatılması gündeme gelmiş ve bu hususta bir hazırlıkta yapılmıştı. Yeni açılacak yerler arasında Hacı Bektaş Veli Tekke ve Türbesi de bulunmaktaydı. Eşyaların Etnografya Müzesine ve eserlerinde Umum Kütüphaneye aktarılması nedeniyle eşya ve eserler yeniden tespit yoluna gidilmiş ve müzelik olarak seçilmiş. Tabi hazırlıktan önce Hacı Bektaş Veli Tekke ve Türbesi, Vakıflara devredilip kullanımı da sınırlı hale gelince binalar yıpranmış ve tamire ihtiyaç duyar hale gelmişti. Öncelikle Dergâhın tamirine gidilerek eser Vakıflara ait olması nedeniyle Vakıflardan Halim Baki Kunter, Başmimar Ali Sami Ülgen ve Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğünden uzman Mahmut Akok rapor hazırladılar ve raporları kabul görünce uygulamaya konuldu. Bu dönem yapılan çalışmalar Mahmut Akok tarafından bir makale olarak da yayınladı (Akok, 1967: 27-58). 1960 yılından sonra restorasyon faaliyetlerini Nevşehir eski senatörü Prof. Dr. Ragıp Üner, bu dönemde Sağlık Bakanıydı ve bu hususta çok büyük katkısı olmuş. 1963 yılında restorasyon işleri tamamlanınca mülkiyeti vakıflarda bulunan Dergahın müze olarak işletilmesi için Milli Eğitim Bakanlığına devrinde de yine Prof. Dr. Ragıp Üner’in desteği olmuş. Restorasyon yapılınca Etnografya Müzesindeki eserlerin tespit ve seçimi Mahmut Akok’a, Umum Kütüphanedeki eserlerin tespit ve seçimi de Aziz Berker’e Mehmet Önder tarafından yaptırılmış. Bütün hazırlıklar tamamlanınca Mehmet Önder, Müze Müdürü olarak Ali Sümer’i atamış. Müzenin vitrin ve eşyaların yerleştirilmesi Mahmut Akok tarafından yapılmış ve 16 Ağustos 1964 yılında açılmış (Önder, 1994: 35-39).
Bu konuda yapılan araştırmalar ve arşivden elde edilen belgeler, Hamit Zübeyir Bey’in “şahıs eline geçenleri de satın alarak koleksiyonları tamamlamaya çalıştım” sözlerinin yeterli düzeyde başarıya ulaşmadığı ve dağılan eser ve eşyaların toparlanması hususunda tam anlamıyla yeterli olmadığı anlaşılmaktadır. Bu konuya dikkat çeken İbrahim Bahadır, “Cumhuriyetin Kuruluş Sürecinde Atatürk ve Aleviler” adlı eserinde, konuya ilişkin olarak şunları yazar:
“… Bu yasanın ardından tekkelerin üzerine büyük bir kıyım başlatılır. 1925 yılında kapatılan Hacı Bektaş Tekkesinin bazı kısımları Ziraat Tatbikat Bahçesi, Jandarma karakolu, bazı kısımları da okul olarak kullanılmış olup tamir ve onarımıyla hiç ilgilenilmemiştir. Tekke'ye, tekrar müze olarak açılmak için gelindiğinde burası harap haldeydi. Burada bulunan bazı malzemelerin ihale usulü ile satışı yapılırken bazı malzemeler ise Vakıflar Genel Müdürlüğü'ne teslim edilmişti. Bunların dışında 976 adet tarihi değer taşıyan eser müze muhafızı Ömer Semih Bey'e teslim edilmiş, o da Ankara Kalesi'nde bulunan depoya kaldırmıştır.
Bunların dışında, burada bulunan birçok eser şahısların eline geçmiştir. Bunları, Hamit Zübeyir Koşay toplamaya çalışmıştır. Tekkede bulunan kitaplar ise Kütüphaneler Genel Müdürlüğü'ne teslim edilmiştir… Hacı Bektaş Tekkesinden kaçırılan bazı malzemelerin Ankara İtfaiye Meydanı'nda satışının yapıldığı söylenmektedir. Asıl çarpıcı olan ise bu tekkelerde bulunan kitap, yazılı kayıtlar ve eski âşıkların birçok şiirinin bu esnada kaybolmasıdır. Tekkelerdeki malzemeleri teslim almakla görevli birçok kişi bu evrakların bir kısmını kendine ayırmış, bir kısmını yok etmiş, bazılarını da Batılı kütüphanelerine satmıştır.
İlginç olan, Türkiye'de Alevilikle ilgili birçok yazma eser, Batı’daki kütüphanelerde bulunmaktadır. Bunlar, muhtemelen bu karışıklık esnasında satılmış olanlardır…” (Bahadır, 2002: 70).
Araştırmacı Dr. Nazif Öztürk, Türk Yenileşme Tarihi Çerçevesinde Vakıf Müessesesi adlı eserinde, çeşitli kaynaklara dayanarak yağma olayını ayrıntılı olarak şöyle anlatır:
“Nevşehir İli, Hacıbektaş İlçesi’nde bulunan Hacı Bektaş-ı Veli Türbesi, diğer türbelerle birlikte 1925 yılında kapatılmıştır. Türbe ve türbenin çevresinde bulunan tekke ve diğer bölümlerde bulunan eşyalar, Kırşehir Vakıflar Müdürü tarafından bir kamyona yüklenerek Kırşehir'e götürülmüştür. Burada Vakıflar Müdürü ile Maarif temsilcilerinden meydana gelen bir heyet marifetiyle tasnif edilmiştir [(H. Zübeyir 1928: 367-392; Beşe 1958: (VGM / HAY. İŞL.) 1990 211 / 34869-132)]. Tasnif sonunda, dergâh odalarında bulunan eşyalar Ankara Etnografya Müzesi'ne, kitaplar ise, Ankara Umumi Kütüphanesi'ne gönderilmiştir [(H. Zübeyir 1928: 366 - 392; Kunter 1940: (VGM / HAY. İŞL) 1990 211 / 26 - 2 )]. Hamit Zübeyir müzelik eşyanın miktarını 979 olarak belirtilmektedir (H. Zübeyir 1928: 367). Lüzumsuz görülen eşyalardan bir bölümü burada satılmıştır. Geri kalan teberrükat (kutsal) eşyası Evkâf (Vakıflar) Müdürlüğü yetkililerine teslim edilmiş, teslim edilen bu eşyalar bir müddet, Valilikçe müze ve müze deposu haline getirilen Kırşehir Kale Camii [(VİM 1936: 71 / 68, 2; Koşay, 1973: 109 / 29)]‘inde muhafaza edildikten sonra, Kırşehir Evkaf Müdürlüğü'nün kapatılmasını müteakip Yozgat Vakıflar Müdürlüğü'ne teslim edilmiştir. Eşyalardan bir bölümü de 1935'lerde burada satılmıştır. [(Beşe 1958: (VGM / HAY. İŞL.) 1990 211 / 34869 - 132).]
Bu arada dergâhtan alınan eşyalardan 461 parçasının Kırşehir Vakıflar Müdürlüğü tarafından 16 Kasım 1341 / 1925 tarihinde, bütün özelliklerini belirtecek şekilde cetvellere yazılmak suretiyle İstanbul Vakıflar Başmüdürlüğü teberrükat ambarına gönderildiği anlaşılmaktadır [(VGM / HAY. İŞL. 1990: 211 (5030) 7)]. Bu eşyalardan 377 adedi muhtelif tarihler de İstanbul Vakıflar Başmüdürlüğü tarafından satılmıştır.
Geri kalan 84 parça eşyanın dağıtımı ise şöyledir:
2'si Şebinkarahisar Evkaf Müdürlüğü'ne,
6'sı Eyüp Arpacı Hayrettin Camii'ne,
6'sı Eyüp Süleyman Subaşı Camiine,
7 Boyacıköy Camii'ne,
6'sı Çerkeş Cami-i Kebir'ine,
8'i Zeyrek Sucaetdin Camii’ne,
5'i Fatih Hoca Sucaetdin Camii'ne,
7'si Tophane Karabaş Camii'ne,
4'ü Eğrikapı Hacı İlyas Camii'ne,
19'u Ankara Etnoğrafya Müzesi'ne,
8'i Evkaf Umum Müdürlüğü'ne,
6'sı da 1927'de Ankara Mimar Kemal İlkokulu'na verilmiştir.
Mimar Kemal İlkokulu'na verilen ve 25 demirbaş numarasında kayıtlı halılar, çok eski olduğu için, Vilâyet Daimi Encümeni'nin 15. 3. 1959 tarih ve 518 / 505 sayılı kararı uyarınca, demirbaştan düşülerek imha edilmiştir (Beşe 1960: (VGM / HAY. İŞL.) 211 / 5030 - 7).” (Öztürk, 1995: 412).
Görülüyor ki, o nadide eşyalar önce saklanmaya pek uygun olmayan mekânlarda (Kırşehir Kale Camisinin deposunda) saklanıyor, Kırşehir Vakıflar Genel müdürlüğü kapatılınca da, Yozgat Vakıflar Genel müdürlüğüne devrediliyor. Oradan da Ankara ve İstanbul’daki depolara gönderiliyor ve 1935 tarihinden itibaren de parça parça satışa sunuluyor ve zaman içerisinde tahrip olanlar imha ediliyor.
Kutsal eşyaların bir kısmı çeşitli camilere dağıtılırken, bir kısmı da Mimar Kemal İlkokuluna bağışlanıyor. İlkokula bağışlanan eserler arasında bulunan çok kıymetli, ama eski halılar, onarmak yerine, ne yazık ki imha edilmektedir.
İbrahim Bahadır’ın tespitlerine göre; “Hacı Bektaş Tekkesinden kaçırılan bazı malzemelerin Ankara İtfaiye Meydanı'nda satılmaktadır. Asıl çarpıcı olan ise bu tekkelerde bulunan kitap, yazılı kayıtlar ve eski âşıkların birçok şiirinin bu esnada kaybolmasıdır. Tekkelerdeki malzemeleri teslim almakla görevli birçok kişi bu evrakların bir kısmını kendine ayırmış, bir kısmını yok etmiş, bazılarını da Batılı kütüphanelerine satmıştır” tespitinde bulunmasıdır.
1960 yılında Dergâhın açılması yeniden gündeme gelince, Dergâha ait eser ve eşyalardan elde kalanlar veya kaydı tutulup da Etnografya Müzesinde yer alanların iadesi de istenilmektedir. Bu karara ilişkin kayıt şu şekildedir:
“Kırşehir vilayetinde bulunan Hacıbektaş Türbesi’nin 16 / 9/ 1925 tarih ve 2509 sayılı kararname gereğince Etnografya Müzesine alınmış olan eşyasının iadesi ve burasının müze halinde tanzim edilerek umuma açılması Maarif Vekâletinin 1 / 3/ 1960 tarihli ve 732.48-00877 sayılı yazısı üzerine 3566 sayılı kanunun 1 inci maddesine göre İcra Vekilleri Heyetince 2 / 4 / 1960 tarihinde kararlaştırılmış olduğu belirtilmiştir.”
Ve belgenin devamında
“5 Türbe’nin halkın ziyaretine açılmalarının bakanlıkça lüzumlu görüldüğünün ve 10 Mart 1956 gün ve 4 / 6862 sayılı İcra Vekilleri Heyeti kararıyla bunlardan duhuliye (giriş) ücreti alınmasının da takarrür (kararlaştırılmış) etmiş bulunduğundan hazineye bir miktar menfaat sağlayacakları da aşikâr bulunmakta olduğunun altı çizilmiştir.” (BCA 30-18-1-2/154-84-5).
Bu yeni belgede; Ankara Etnografya Müzesi’ne, Hamit Zübeyir Bey’in 779 adat olarak teslim ettiği eserin, aslında 1179 adat olarak geçer ve bu eserler, sıra no, envanter (döküm) no, eşyanın adı, evsafı ve ölçüsü tek tek belirtilerek kayıt altına alındığı belirtilmektedir. Buna rağmen bu sayınında gerçeği yansıtmadığı anlaşılmaktadır.
Bu eserlerin en nadide parçalarından birisi Sovyet Rusya’nın Sen Petersburg (Leningrad) şehrine, bir kısmı Türkiye’nin değişik müzelerine ve önemli bir kısmının da imha edildiği anlaşılıyor.
Belgelere göre Sen Petersburg’a (Leningrad’a) gönderilen eserler:
*… 85 numaralı ve 364 a (Ruslara hediye edildi. Envanter numaralı “Nefir. Boynuz kayışlı 15/ 3/ 930 icra vekilleri heyetinin 8/ 1/ 930 tarihli kararıyla Leningrad Şehir Müzesine hediye edilmiştir)
Türkiye müzelerine gönderilen eserler:
*152 numaralı ve 708 a, b, c Envanter numaralı “İki hilal yüzü karşı karşıya aralarından mızrak geçer, ağaç sapının ucunda sivri demir var. (Kültür Bakanlığının 15/11/1937 tarihli 4016/2116 sayılı emriyle Edirne Etnografya Müzesine gönderilmiştir.)
*155 numaralı ve 722 a Envanter numaralı “Pirinç, hilal yüzü var ve çekiç tarafı kazma gibi sivri. Kültür Bakanlığının 15/11/1937 tarihli 4016/2116 sayılı emirleriyle Edirne Etnografya Müzesine gönderilmiştir.)
Ve İmha edilen eserler:
Yaklaşık 750 eserin imha edildiği, bunların arasında ceylan derisi üzerine altın yaldızlı harflerle yazılı elyazmaları, şiirler, kitaplar, halılar vb. eserler olduğu anlaşılmaktadır. Okuyucu rakamlarla fazla yormamak için imha edilen eserler, Ek-1’de belgenin aslıyla verilmiştir.
Sonuç
Milli Mücadelenin önemli ayaklarından ve destek sağlayan çevrelerin merkezi olarak Hacı Bektaş Veli Dergâhının da yürürlüğe giren kanunla birlikte kapatılması, eşya ve eserlerinin Dergâhtan alınarak Ankara’ya taşınması ve zaman içerisinde bir kısmının kişiler eline geçmesi, yurtiçi ve yurtdışı müze vs. gönderilmesi, satılması ve tahrip olanların ise imha edildiği yapılan araştırma ve belgelerden elde edilen verilerle ortaya konulmuştur. Dergâhın müze statüsünde yeniden açılması kararlaştırılınca daha önce kayıt altına alınan eser ve eşyalar gündeme gelmiş, bu eser ve eşyaların da yeniden müzeye taşınmasına karar verilmişti.
Dergâhtan Ankara’ya taşınan Milli Kütüphane ve Etnografya Müzesinde bulunan eser ve eşyaların tekrar tespit ve kayıtlarından yola çıkarak eserler belirlenmişti. Bu doğrultuda yapılan yazışmalar ve arşiv kayıtlarına yansıyanlara dikkat edildiğinde eserlerin bir kısmının satıldığı, farklı müzelere gönderildiği veya hediye edildiği ve zamanlara korunamaması veya tamir edilememesi nedeniyle harap hale gelenlerin de imha edildiği tespit edilmiştir.
Hacı Bektaş Veli Dergâhından şahıs veya farklı müze ve kütüphanede bulunan eser veya eşyaların tespit edilerek geri getirilmesi uygun olacaktır. Bunun 2021 Vefatının 750. Yılında Hacı Bektaş Veli yılana rastlamasıyla da daha anlamlı hale gelecektir. İmha edilenlerden tespit edilen özelliklerine göre belki yeniden yazdırılması, yaptırılması da sağlanabilir.
Kaynakça
Arşiv Belgeleri
Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi Genel 180 – 9 – 0 – 0
BCA 30-18-1-2/154-84-5
Basılı Kaynaklar
Akok, Mahmut. (1967). “Hacıbektaşi Veli Mimarî Manzumesi”, Türk Etnografya Müzesi, Sayı 10, ss. 27-58.
Akyurt, Yusuf. (2013). “Halil Edhem ve Konya Âsâr-ı Atîka Müzesi”, Halil Edhem Hâtıra Kitabı, Cilt I-II, Ankara: Türk Tarik Kurumu Yayınları, ss. 407-408.
Bahadır, İbrahim. (2002). Cumhuriyetin Kuruluş Sürecinde Atatürk ve Aleviler, Ankara: Kalan Yayınları.
Baltaoğlu, Ali Galip. (1992). Atatürk Dönemi Valileri 29 Ekim 1923 - 10 Kasım 1938, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora Tezi.
Baltaoğlu, Ali Galip. (1998). Atatürk Dönemi Valileri 29 Ekim 1923 - 10 Kasım 1938, Ankara: Ocak Yayınları.
Bayram, Sadi. (2014). İlk Türk Hafiri Hâmit Zübeyr Koşay’ın Belgelerle Biyografisi, Ankara, Özel Yayın.
Demirel, Ahmet. (2003). Birinci Meclis’te Muhalefet İkinci Grup, 3. Baskı, İstanbul: İletişim Yayınları.
Gürbey Hüsnü - Gül Mahsuni. (2019). “Hacıbektaş Dergâhı’nın Kaybedilen Eserleri Hakkında”, Divriği Gazetesi, Yıl 13, Sayı144, ss. 1, 10.
Gürbey, Hüsnü - Gül Mahsuni. (2019). “Türkiye’nin Fırtınalı On Yılı (1915-1925) ve Hacıbektaş Dergâhının Duruşu”. Alevilerin Sesi Dergisi, Sayı 235, ss. 36-45.
Hasan Fehmi (1927). “Otman Baba Velayetnamesi”, Türk Yurdu, Cilt 5, Sayı 27, ss. 239-244.
Koşay, Hamit Zübeyir. (1926). “Hacı Bektaş Tekkesi”, Türkiyat Mecmuası, Cilt: II, ss. 365-382.
Koşay, Hamit Zübeyir (1949). “Tekke ve Türbeler Kapandıktan Sonra”, Güzel Sanatlar Dergisi, Sayı 6, ss. 1-5.
Koşay, Hamit Zübeyir. (1967). “Bektaşilik ve Hacıbektaş Türbesi”, Türk Etnografya Dergisi, Sayı 10, ss. 19-26.
Kunter, Halim Baki. (1951). Kırkbudak Hacıbektaş İncelemelerine Giriş, Ankara: II. Erkek Sanat Enstitüsü Matbaacılık Bölümü.
Kuruyazıcı, Hasan (2008). Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Bir Mimar Arif Hikmet Koyunoğlu, İstanbul: Yapı Kredi Yayınları.
Mimar Hikmet (1928). Bektaşilik ve Son Bektaşiler, Türk Yurdu, Cilt 1, Sayı 20, 6 Haziran ss. 16-25.
Önder, Mehmet. (1994). “30 Yıllık Bir Hatıra: Hacı Bektaş Veli Dergahı Nasıl Açıldı?”, Birlik ve Dirlik: Gazi Üniversitesi Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Veli Araştırma Merkezi Dergisi, Sayı 1, ss. 35-39.
Öztürk, Nazif. (1995). Türk Yenileşme Tarihi Çerçevesinde Vakıf Müessesesi”, İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları.
Şakiroğlu, Mahmut H. (2002). “Koşay, Hamit Zübeyir”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, Cilt 26, ss. 225-226.
Tanman, M. Baha (1996). “Hacı Bektâş-ı Velî Külliyesi”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, Cilt 14, ss. 459-471.
Tansel, Selâhattin. (2019). Mondros’tan Mudanya’ya Kadar, Cilt 2, Ankara: Türk Tarih Kurumu.
Ulusoy, A. Celalettin (1986). Hünkâr Hacı Bektaş Veli ve Alevi – Bektaşi Yolu, Hacıbektaş.
EKLER
EK I. Hediye ve İmha Edilen Eserler
*169 numaralı ve 883 a Envanter numaralı “Levha. Tahta üzerine siyah kâğıt. Tahtaya yapıştırılmış beyaz kâğıt üzerine (Arifi serhüdayı laniyam) diye başlayan 14. satır yazı (Kabetül uşşak oldu bu makam 1234) diye sona ermektedir. Çok haraptır.” Parantez içinde el yazısıyla; “Milli Eğitim Vekâletinin 8/7/ 1953 tarih ve 891.2.1065 sayılı emirleriyle imha edildi” diye yazılmış.
*174 numaralı ve 901 a Envanter numaralı “Levha. Tahta üzerine kâğıt;
176 numaralı 906 a Envanter numaralı “Levha. Tahta üzerine kâğıt;
177 numaralı 907 a Envanter numaralı “Levha;
186 numaralı 936 a Envanter numaralı “Levha. Tahta üzerine kâğıt, camlı, camlı içinde yazı;
201 numaralı 958 Envanter numaralı “Levha. Tahta üzerine kâğıt. Yırtık (Şemail Peygamberi mihrabi);
204 numaralı 965 a Envanter numaralı “Levha. Yaldızla alelade yazı, camlı;
209 numaralı 973 a Envanter numaralı “Levha. Tahta üzerine kâğıt, matbu, yırtık mihrabi şemail peygamberi;
247 numaralı 1123 a Envanter numaralı “Levha. Yeşil zemin üzerine yaldızla karşılıklı talik yazı ile (Medet ya Ali) altında sağda (Resemehu Mehmet Fazıl) solda (Bosnavi el- Mevlevi) yazılıdır. Sarı çerçeveli ve camlıdır;
258 numaralı 1166 Envanter numaralı “Levha. Kâğıt üzerine yaldızlı yazı. Hazreti İmam Alirıza radiyullahü Anhu. Ketebe Derviş Abdullah. Sene 1325;
312 numaralı 1237 a Envanter numaralı “Levha. Bez üzerine işleme;
341 numaralı 1288 a Envanter numaralı “Levha kâğıdı. İmam isimleri, iki teber, sikke, beyaz resim kâğıdına, iptidai;
353 numaralı 1300 a Envanter numaralı “Levha kâğıdı. Beyaz kâğıda yaldızla. (Hazreti İmam Ali radiyallahu anh) ketebe derviş Abdullah 1325;
370 numaralı 1353 a Envanter numaralı “Levha kâğıdı. Kâğıt üzerine sarı yıldız. Hazreti İmam Musa, Kazım, Derviş Abdullah 1325” Ve bunun gibi sayısız eser; “Milli Eğitim Vekâletinin 8/7/ 1953 tarih ve 891.2.1065 sayılı emirleriyle imha edilmiştir” denilmektedir. (Gürbey – Gül, 2019).
EK II. Fotoğraf 1
Fotoğraf 1: Kırşehir Valisi İbrahim Hazım Mat, Veliyyittin Hürrem Ulusoy ile Tasnif Heyeti Hacı Bektaş Dergâhının orta avlusunda, Hamit Zübeyir Koşay’da ön sırada oturanlar arasında vardır.
Ekler
III: Arşiv BelgeleEri
“Tekkeler ve Türbeler Komisyonun 16 Aralık 1925 tarih ve 26 numaralı kararı suretidir.
Eyüp’teki Bahariye Mevlevî Dergâhının bütün müştemilatıyla (eklentileriyle) Orta Öğretim Dairesi emrine devir ve teslim edileceğine dair, Milli Eğitim Müdürlüğünün telgrafı okundu. Gereği yapılmak üzere görüşmede esas kararnamede, bu gibi tekkelerde bulunan eşyadan müzeye ait olanların müzeye, vakıflara ait olanların Vakıflar Müdürlüğüne ve sonradan gelen, 8 Aralık 1925 tarih ve 8916 / 2290 numaralı emir gereğince, bir kısım eşyanın da Etnografya, İslam Eserleri, Güzel Sanatlar Yüksek Okulu ve Atatürk müzelerine ve kitapların da Süleymaniye Kütüphanesine nakilleri icap etmektedir. Hayatta olan şeyhin de kararname gereği olarak, lojmanında oturması kararlaştırılmıştır. Buna göre yukarıda adı geçen dergâhın bütün müştemilatıyla Orta Öğretim Dairesi emrine teslim edilmesinde tereddüt edilmiştir. Yukarıdaki açıklamalara ve o konudaki kararname ve yönetmelik hükümlerine göre, ne yapılması gerektiğinin Milli Eğitim Bakanlığına cevaben yazılı olarak bildirilmesine karar verildi.
İmza Aslına uygundur.
23 Haziran 1927
İmza
Mühür
İmza
Görülmüştür.
Saklanması, 23 Haziran 1927” (Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi Genel 180 – 9 – 0 – 0)
Türkiye Cumhuriyeti
Maarif Vekâleti
Heyeti Teftişiye Reisi
Umumi:
Hususi: 602
Özet:
Leffi: 3
Merkez Mıntıkası Maarif Müfettiş-i Umumiyelerinden Hamit Zübeyir Bey Efendi’ye
26 / 5 / 1926 tarih ve 1 numaralı tahriratınız cevabıdır.
Hacı Bektaş Tekkesine ait Hars Müdiriyetinin mevdu’ Eşya Defteriyle, bu babda sebk eden muhabereye havi iki kıt’a tahrirat sureti leffen irsal kılınmıştır efendim.
3 Haziran 1926
Heyet-i Teftiş Reis Vekili
İmza
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder