DEĞİŞEN BİR ŞEY YOK:
Türkiye’de iktidarlar değişir, ama rejim asla değişmez, çünkü rejim, katı merkeziyetçi ve anti-liberaldir: Dolayısıyla antidemokratiktir. Merkezi otorite, ne merkezde yetki paylaşımına gider ne de yerel yönetimlere yetki devreder; hatta yerel yönetimlere öcü gibi yaklaşır. Sayıları giderek artan Büyük Şehir Belediye Başkanları bile, merkezden atanan valiye tabidir. Bunun nedeni, parçalanma korkusudur; korku sendromu, toplum genlerine kadar işletilmiştir, herkes bu korkuyla yatıp kalkmaktadır.
Türk milliyetçiliğinin kökeni, katı merkeziyetçi ve anti-liberal anlayışa dayanır ve bu anlayış, Cumhuriyet rejiminin temel ilkelerini oluşturur. Bu ilkeler, Anayasanın değiştirilemez ve hatta değişmesine dahi teklif edilemez maddelere kaynaklık etmektedir.
Katı merkeziyetçi ve anti-liberal rejimler 20.yüzyılın başından itibaren “Sosyal Darwinizm” tarafından yapılandırılmıştır. Sosyal Darwinizm; sosyalizmin, eşitlikçi, özgürlükçü ve enternasyonalist düşüncesine bir alternatif olarak geliştirilir. Bu düşüncenin ideologlarından birisi olan Gustave Le Bon (1841-1931), İttihatçılar tarafından çağın en ünlü filozofu ilan edilir. Bu düşünce sistemine göre, halkların/ulusların ve hatta ırkların eşitliği değil, eşitsizliği söz konusudur; buna göre, güçlü olan, egemen olan haklıdır, güçsüzlerin boyun eğmekten başka bir hakları yoktur/olamaz.
20. yüzyılın ilk çeyreğinde, Türkiye’de, güçsüz olanlardan gayrimüslimlerin –Rumlar, Ermeniler, Êzidi Kürtler ve Süryaniler-- şöyle ama böyle icaplarına bakılarak, sorun olmaktan çıkartıldılar. Geriye Kürtler kaldı. Şimdi Kürtlerin ezilmesi, boyun eğmesi için, Parti liderleri birbirleriyle yarış halindedirler.
Yarışa en son katılan Kemal Kılıçdaroğlu; 3 Kasım 2021 tarihinde Yozgat'ın Yerköy ilçesine bağlı Sekili köyünde kahvaltıda bir araya geldiği çiftçiler ve köy muhtarları ile yaptığı konuşmada: “ Terörle mücadeleyi bunların yaptığı gibi yapmayacağız. Söz veriyorum, o Kandil denen yuvayı yerle yeksan etmezsem bana Kılıçdaroğlu demesinler” dedi.
Dikkat edilirse, hep aynı teraneler tekrarlanıyor; halkların haklarından, demokrasi içinde çoğulcu birliktelikten, ortak yaşamdan, ezilenlerden ve emekçilerden bahseden yok; sadece, birbirleriyle yarışırcasına ezmekten ve yok etmekten söz ediliyor. Güvenlikçi, baskıcı ve yok etme yöntemleri başarılı olsaydı, Türkiye’nin sorunları şimdi çoktan çözülmesi gerekirdi, ama olmuyor.
O halde, şimdi kılıçları kuşanma zamanı!
Kuşanın ve koşun cepheye: Sizi tutan mı var?
4.11.2021
Hüsnü GÜRBEY
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder