Bugün önemli bir gündür ve ben bugünü önemsiyorum. Kapitalizm, her şeyde olduğu gibi bugünün de anlam ve önemini saptırsa da, içini boşaltsa da, yine de önemsiyorum. Çünkü içinde sevgi vardır ve sevgi, çok ulvi bir değerdir. Sevgiyi, tek yönlü değil de çok yönlü düşündüğümüz zaman görülecektir ki, günümüz insanın ihtiyaç duyduğu tek değerdir; herkesin sevgiye ihtiyacı vardır, birey olarak da toplum olarak da…
Sevgi güç demektir, direnmek demektir. Dehası, yaşamı, insanı, doğayı, börtlü-böçeğiyle sevmek demektir. Sevenler, direnenler, ancak hep genç kalır. 1970’li yıllarında daha yeni yeni diyalektik materyalizm metoduyla tanışırken, abilerimiz bizlere; “babamdan bir adım ileri, çocuğumdan bir adım gerideyim” diye öğretirlerdi. Ama yaşam hiç de öyle olmadı, ben belki yaşamın verdiği zorluklardan dolayı babamdan çok da ileri olamadım, ama çocuklarımdan asla bir adım geri olmadım/olamam da; hep bir adım ilerde, hep ilerde oldum….
Elbette fiziksel olarak yaşlanıyoruz, vücut da deforme oluyor, bu elimizde değil, ama düşünsel ve zihinsel yapıyı yıpratmamak, hep dinç tutmak elimizde, asla yıpratmayalım…
Yaşam serüvenimizde hep iki türlü insanla karşılaşıyoruz.
Bir grup var ki; hayata bir beklentileri yoktur, küskündürler. Doğu mistisizmin etkisinden kalarak, hayattan el-etek çekmişlerdir. Ölümü, bir kurtuluş olarak bekliyorlar. Bakımsızdırlar, uyuşukturlar ve miskinler. Biz bunlara yaşayan ölü diyoruz. Buna rağmen rahat da durmazlar, okulda, parkta, sahilde veya herhangi bir yerde, iki sevgili, iki genç veya genç bir grupla karşılaştıklarında, kendilerinden vazife çıkararak hemen müdahalede bulunurlar, neden güldün, neden şunu giydin, neden saçını böyle yaptın, neden sigara içiyorsunuz veya şu saate kadar dışarıdan ne arıyorsunuz, vs. vs.
Aslında sorun, yaşayamamalarından kaynaklanıyor. Kendileri hayata yaşamamışlar, yaşamın güzelliklerini bilmiyor. Farklı yaşam biçimleri nedir, hoşgörü nedir, bilmezler. Tatmamışlar ki bilsinler… Bu yüzden yaşayanlara saldırıyorlar, onlarında yaşamasını istemiyorlar ve hayatı, başta gençler olmak üzere herkese zindan ediyorlar. Ve belki de suç sadece onların da değildir, onlarında içinde yetiştiği toplumsal ortamı analiz etmek gerekir.
Sevi ve aşk, özgür bireyler arasında yaşanır. Ortadoğu toplumlarında gerek toplumsal yapı (şehirleşememe, aşiretsel yapının aşılmaması vs.) gerekse de dinsel bağnazlık, özgür bireyin gelişmesine engeldir. Kul zihniyeti, hâlâ egemen zihniyettir. Kulların da, özgür düşünmesi, özgür yaşaması düşünülemez. Kadının, bu toplumlarda bir yandan esamesi okunmaz, öte yandan da kendisine ulaşmak çok güç. İllegal (gizli) her türlü kirli ilişkilerin yaşandığını herkesin bilmesine rağmen, açık, özgür, bilinçli ilişkilerin yaşanması yasaktır. Bir cennet düşününüz ki, kadın, sex ve huri üzerinde tasarlanmıştır. Bu dünyada yaşanması yasak olan, öte dünyada serbest. Öylede olsa, orada da aşk yok, sadece sınırsız sex var. Dolayısıyla, Ortadoğu toplumları aşkı bilmezler; tatmamışlar ki bilsinler. Sexi, aşk zannediyorlar ve saldırıyorlar. Bu yüzden, ensest ilişkiler, çocuk istismarları, oğlancılık ve kadın tecavüzleri en fazla bu topraklarda yaşanır. Her gün kadın cinayetleri haberleri ile uyanmamızın nedeni budur…
İkinci bir grup var ki; canlıdırlar, hayata barışıktırlar ve her şeye olumlu yaklaşırlar. Aynalara küskün değildirler, bakımlıdır, güzeldirler ve makyajlıdırlar. Makyaj; bir yaşam felsefesidir, özgürlüğün ve çılgınlığın felsefesi, ama aynı zamanda bir güveninde. Doğaya bir meydan okumaktır, makyaj… Bu tür insanlar, kötülüklerden arındıkları için ruh güzellikleri yüzlerine vurmuştur, canlı ve diridirler. Kalpleri sevgi doludur, sevgilerini paylaştıkça çoğalıyorlar. Kıskanç değildirler, mal-mülk peşinde koşup kendilerini heba etmezler. Edindikleri ile yetiniyorlar ve mutludurlar. Tükenmez bir enerjiye sahiptirler, dara düşen her canlı varlığın imdadına koşmayı görev bilirler. Zamanları yoktur, yaşamlarını erteleyemezler, yarınları bugünden yaşarlar. Dahası, hepsinin amaçları, hedefleri ve projeleri vardır.
Özetle: Ömür çok kısa, gençlik geçicidir. Hele, Türkiye gibi toplumsal sorunlarını çözememiş ülkelerde, gençliğin nasıl heba edildiğini herkesin bildiği bir şey…
Ne yapılacaksa, ne yaşanacaksa bu dünyada yapılmalı bu dünyada yaşanmalıdır, aşkın (öte) bir dünya için, bu güzellim dünyayı feda etmeye değmez. Zaten yoktur öyle bir dünya, söyleyenler yalan söyler…
Bu güzel günün anısına, olacaksa bir sevgilim, bu özellikleri taşıyan biri olmalı, hep genç, hep güzel, hep bakımlı…
Gençler ve genç kalanlar, sevgililer gününüz kutlu olsun…
Hayatla hep barışık, hep genç kalın….
14. 02. 2020