ZAZALIK ÜZERİNE BİR KAÇ SÖZ

15 Kasım Pîrê Xwuda Seyyid Rıza’nın idamının yıldönümü idi. Kürtler için kara bir gün, yas günü.  Bu kara günde işittiklerimiz ve duyduklarımız bizleri çok daha üzdü. O da Zazalık gibi suni olarak yaratılan bir konu üzerinde oynanmak istenen oyundur.

Ulusal aşamaya gelmemiş toplumlar, aynı kökten gelen çok çeşitli oymak, kabile ve aşiretten oluştuğu biliniyor. Bunlar arasında yazılı edebiyat gelişmediği ve Pazar birliği kurulmadığı için, aynı kökten gelmelerine karşın, dilde ve dinden pek çok farklılıklar vardır, olması da normaldir. Almanya gibi güçlü  sanayiye sahip bir devlette bile, Cermen kökünden gelen ama farklı şiveler konuşan çok sayıda yerel lehçelerin olduğu biliniyor. Onun için Almanya bir federal devlettir.


Dildeki bu farklılıklar, yukarıdan anlatılan nedenler yüzünden Kürtlerde çok daha yaygındır, bu yaygınlık Kürt dili için bir eksiklik değil, bir kazanım olarak görmek gerekir. Kürt dili çok zengin bir dildir.



Zazalık meselesine gelince:

Tarihte Zaza diye ne bir aşiret vardır ne de bir kabile. Zaza’nın millet kavramı dışında bir anlamı vardır; bilindiği gibi Osmanlı İmparatorluğu döneminde Kürdistan da iki ayrı köy tipi vardı.

1/- Aşirette bağlı ama kendi içinde özgür köyler,

2/-Aşiret özelliklerini kaybetmiş ve bir beye mêraba olan, kendi iç özgürlüğünü kaybeden köyler.

Dersimde, mêraba konuma düşen ve iç özgürlüklerini kaybetmiş köylülere, özgür köylüler tarafından “Zaza” diye adlandırılmışlardır; bir çeşit kaba, cahil, “Zazayê hor” görgüsüz anlamında kullanmışlardır. Çünkü bu tip köylüler, her şeyleriyle tamamen beye aittirler, in şeklinde yer altındaki mağaralarda, yarı aç, yarı çıplak, dünyadan bi haber yaşamaktaydılar.  Bu kadar ağır koşullarda yaşayan bir halktan, kibarlık, görgü, kural beklemek boş hayal olsa gerek. Çevre halkı bundan dolayı bu insanlara toptan Zaza demişlerdir; yoksa Zazalar ne bir aşirettir ne de bir halk…

Üzerinde duracağım ikinci konu ise, Kürtler arasındaki özellikle Kırmançkiler arasında ki inanç farklılıklarıdır:

Öncelikle din faktörünü aradan çıkarırsak bütün Kırmançkiler birdir ve tümü Kürt’tür. Din faktörü suni bir faktör olup sonradan halkımızın içine sızdırılmıştır. Aslında bugün kendilerini Sünni İslam’ın içinde gören Kırmançki Kürtlerin de pek çok ibadet ritüeli, Kızılbaş Kürtlerin ritüellerine tıpatıp benzemektedir. Onlarda da ocak kutsaldır, küller özenle toplanır ve temiz bir yere dökülür.  Ziyaret kabul ettikleri sayısız dağ, çeşme ve kaya vardır. Yine güneş ve ay kutsal kabul edilir, çok yerde Sünni Kırmançkiler, özellikle kadınlar güneşin ilk ışıklarına yüzlerini dönerek ibadet ettikleri gözlenmiştir. Kanıt aramak isteyenler, Kırmançkilerin yoğun yaşadığı Sünni Kürt köylerde bir araştırma yapabilirler. Özellikle Lice ve Heridan bölgesi bu anlamda tam bir laboratuvar niteliğindedir…

Benzerliğin nedeni?

Benzerliğin nedeni tamamen Kürt coğrafyasının dağlık özelliklerine bağlıdır. İslam’ın dağlık bölgelerindeki Kürt köylerinin içine sızması ve kabul görmesi çok yenidir. Özellikle II. Abdülhamid dönemindeki yoğun İslamlaştırma faaliyetleri çok etkili olmuştur. Buna rağmen yine de istenilen sonuç elde edilmemiştir, Sünni Kırmançki Kürtler de yukarıda yazıldığı gibi eski inançlarını tamamen terk etmemişler ve hâlâ yaşatmaktadırlar. Dolayısıyla her iki Kırmancki kesim arasında öyle ileri sürülen çok farklı inanç ayrılıkları yoktur, olanı da, yazıldığı gibi sonradan ve dışarıdan sızdırılmıştır.

Özetle: Osmanlı İmparatorluğu bölgede hâkimiyetini sağlamak ve kalıcılaştırmak için din faktörüne sık sık başvurduğunu,  halkları, bir birine düşürmek için dini farklılıklarını sürekli kaşıdıklarını biliyoruz. Fakat özgürlük için direnen Kürt önderlerinin, bu oyunu sürekli boşa çıkardıklarını da biliyoruz. XXI. yüzyılda, Kürtlerin özgürlüklerine bu kadar yaklaştıkları, birlik ve bütünlüğe ihtiyaç duydukları bir zamanda Zaza kelimesini alıp, Kürtlerden ayrı bir milletmiş gibi lanse etmeye çalışmak, resmi ideolojiye hizmet etmekten başka neye hizmet edeceğini daha doğrusu anlamaktan güçlük çekiyorum. Yol yakınken bu insanların bu tutarsız davranışlarından vazgeçmeleri, kendi yararlarına olacağı kadar, halklarımızın da yararına olacaktır….

16/11/2019