14 ŞUBAT SEVGİLİLER GÜNÜN ÖNEMİ VE ANLAMI:

 

14 ŞUBAT SEVGİLİLER GÜNÜN ÖNEMİ VE ANLAMI:

Bugün 14 Şubat dünya sevgililer günü kutlu olsun.

Bazıları bugün için burun kıvırırlar, biz kutlamayız diyorlar,

Onlar sormak lazım, hiç âşk oldular mı? Sevginin ne olduğunu biliyorlar mı?

Sevgiyi tatmayan ne bilir sevgiyi.

Dört kadınla ve sayısız cariye ile yaşamayı mubah sayan bir anlayıştan sevgi olur mu hiç?

Onlar, bir anlık kişisel tatminliği aşk sanıyorlar, ondan olacak ki cenneti bile huri ve cinsellik üzerine tahayyül ediyorlar…

Yalnız onlar mı aşkı yadırgıyorlar? Hayır!

Her şeyi ticari kâr ve kazanca dönüştüren kapitalizm de sevgi ve aşkı yozlaştırmıştır. Reklam uğruna kadın vücudunu metalaştırılmış, hızlı yaşamı, yoz ilişkileri, çıkar ve menfaatleri, marifet sayıp, sevgiyi ve aşkı bitirmiştir.

Sevgi ve aşk; eşit bireyeler arasında kendiliğinden gelişen ve hazına asla ulaşılamayan duygusal ilişkinin saf ve temiz bir ürünüdür. Bu anlamda aşk, felsefi bir olaydır, dünyasaldır ve emek ister… Acı çektirir, acı çekmeyen şiir yazmayan, nasıl aşkı yaşayabilir ki.

En büyük aşk, doğadır; doğanın kendisi aşkı yaşamaktadır.

Doğayı dikkatli gözlemleyenler göreceklerdir ki, doğa, sevgi, aşk ve acı üzerine kuruludur. Sevinç de vardır, hüzünde…

Bağrına aldığı tohumu, bir ana şefkatiyle sarıp sarmalar, vakti zamanı gelince de yeşermesi için ona gerekli koşulları sağlar.  Baharda açan binlerce çiçekten oluşan renk uyumundan sonsuz bir haz alır. Doğanın sevgisi estetiktir, uyum vardır, müzik vardır. Çiçek arıya, arı bala, doğa hepsine âşıktır.

Bu anlamda aşkı benimsiyorum ve gençlere diyorum ki: “Gençler;  ertelemeyin, aşkı yaşayın.”

Ömür denilen şey çok kısadır ve tekrarı da yoktur. Sizleri uyutmak için uydurulan masallara sakın inanmayın, ne öte bir dünya, ne cennet denilen bir yer ve ne de huriler vardır. Her şey doğadadır, doğa da başlayıp, doğada bitmektedir. Doğa da sevgi ve aşk üzerine kurulu olduğuna göre, örnek alınacak tek nesnel varlıktır.

Egemen güçler, gençlerden korktukları için aşkı kısıtlamışlar, yaşamasına izin vermemektedirler. Çünkü aşk gençliği özgürleştirir, onlar özgür gençlikten korkuyorlar.

Gençliğin ilk isyanı aşkla başlar. Aşkın enstrümanı da müzik ve danstır.

Doğal (İlkel) insanlar, karınlarını doyurdular mı, müzik eşliğinde hep birlikte dansa başlarlar ve saatlerce dans edip eğlenirler. Çünkü onlar doğa ile uyumlu yaşayan özgür insanlardır, ne cins ayrımı bilirler, ne mülk tanırlar, ne yarınlar kaygısı taşırlar ve ne de amir memur tanırlar. Alevi Ozanı Nesimi’nin dediği gibi; “Bugün buldum bugün yerim, hak kerimdir yarına/Zerrece tamahım yoktur şu dünyanın varına.”

Doğal insanın bu özgür yaşayışından korkan modern toplumun egemen sınıfları, müziği, dansı yasaklamışlar ve gülmeyi ayıplamışlardır. Oysa gülmek, insana en çok yakışan, doğal bir duygudur.

Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinin attığı; “neredesin aşkım, buradayım aşkım” sloganı bir başlangıçtır, devamı mutlaka gelecektir.

Gençler ve genç kalanlar, aşk, doğanın insana bir armağanıdır, yaşamak/yaşatmak gerekir…

14.02.2021

Hüsnü GÜRBEY.

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder