ASGARİ ÜCRET Mİ, ASGARİ GEÇİM ENDEKSİ Mİ?

 

ASGARİ ÜCRET Mİ, ASGARİ GEÇİM ENDEKSİ Mİ?

Bir aydan fazladır, ülkenin gündemini meşgul eden asgari ücret, nihayet Cumhurbaşkanı’nın                16 12. 2021 tarihinde saat 15,30 sularında açıklanmasıyla son buldu.

Açıklayanlar rahattı, onlara göre asgari ücrette %50’ye yakın zam yapılmış ve emekçiler enflasyona ezdirilmemişlerdi.

Gerçekten öyle mi?

Emekçiler bu ücretle bir yıl boyunca rahat yaşayabilecekler mi?

İktidar sahiplerinin dışında, buna inanacak bir kimsenin çıkacağını sanmam.

Sanmam, çünkü ülkenin parası zaten dış para birimlerine karşı tutunamıyor.

Eskiden ayda bir olan hadise, şimdi dakikalar içinde değişiyor, TV’lere bakmak insanın asabını bozuyor…

Bir ülke düşününki, parası dış ülke para birimleri karşısında pul olmuş, onun da ötesinde güneş görmüş kar misali hızla eriyip yok oluyor.

Ülke, hızla emperyalist ülkelerin ucuz işgücü konumuna düşürülmek isteniyor; bunun anlamı “gönüllü koloni oluyorum” demektir. Şu ironiye bakın ki, buna itiraz edenleri ise, iktidar sahipleri “mandacı” olarak itham ediyorlar.

Tartışmalarda biz yurttaşlarda şaşkına döndük, kim kolonyalist, kim mandacı, anlamaktan güçlük çekiyoruz.

Fakat bir gerçek var: Ülkenin emek gücünü, işçilerini, düşük ücretle, yoksullaştırarak, dünya halklarının—emperyalistlerin-- refahı için gönüllü olarak çalıştırmak zorunda bırakmak. Ve bununla da Ekonomik Kurtuluş Savaşı’nı verdiklerini iddia etmek, buna kim nasıl inanır, merak ediyorum doğrusu…

Çin’i örnek aldıklarını söylüyorlar, ama unuttukları bir şey var; Çin’de emek ucuzdu, ama üretim devletin kontrolünde ve yeteri kadar yapılabiliyordu. İnsanlar düşük ücret alıyordu, ama ne aç, ne de açıkta idiler. Aynı koşullar Türkiye’de uygulamak mümkün mü? Keşke uygulanabilse, çok zor…

Şu da söyleniyordur; “halkımız tevekkülüdür, inançlıdır, sabırlıdır, sabır göstererek bu badirenin atlatılmasında bize yardımcı olur.”  Bu kısmen doğrudur, tencere ocakta piştiği sürece geçerlidir, ya sonra…

Külfeti emekçiye, işçiye, köylüye, bir bütün olarak halka yüklerseniz ve nimeti de azınlık bir kesim arasında paylaşırsanız, halktan sabır beklemeyin…

Kaldı ki, Türkiye işçi ve emekçi sınıflarının, şanlı bir direniş geleneği ve sınıfının zengin bilgi birikimine sahip. Bugün bu imkânlarını kullanamıyorsa, tevekküllünden değil, örgütsel güçten yoksun oluşundadır.

Şu da düşünüyor olabilirler; “Türkiyeli işçiler ucuz emek gücü olarak” çalışmak istemiyorlarsa, hemen alternatifi var; Suriyeli ve Afganistanlı göçmen işçiler… Çok düşük ücretle bu insanlar çalışmaya razı.

Bu anlayış, düşünce düzeyinde dahi olsa, çok tehlikelidir, halkları birbirine düşmanlaştırır, onarılmaz yaralar açar…

 Ülkenin emek gücünü ucuzlaştırarak ve halkın satın alama gücünü düşürerek, dış piyasa ucuz ve çok miktarda mal satarak ülkeyi krizden kurtarmayı düşünüyorsanız, yanılıyorsunuz. Ülkenin sosyal, siyasal ve toplumsal yapısı buna izin vermez/veremez.

En başta ülkenin ekonomik konjonktürü buna uygun değildir, çünkü uzun yıllardır ülkenin üretimi dışa bağımlıdır, gerekli ara mallar, yarı mamul mallar, montajlanmak için dışarıda alındığı için dolar artıkça bu malların da fiyatlarına yansır, geriye tek bir ucuz işgücü kalıyor ki, oda bir yere kadar…

Türkiye serbest piyasa ekonomisiyle tanıştığı 1950’lerden itibaren, her dört-beş yıldan bir ekonomik krize, her on yıldan bir de ekonomik bunalımlara giriyor.

Bunun sebebini sormak gerekmez mi?

Gerekir ve ben söyleyeyim.

Ülke 1950’lerden beri yağmalanıyor. Yağmadan herkes öyle ama böyle nemalandığı için, hiç kimseden ses çıkmadı, ama şimdi yağmalanacak bir şey kalmadı. Öküz öldü, miras ortadan kaldı.

Artık asgari ücretle, işçileri, emekçileri oyalayamazsınız. Ülkenin gelir kaynakları, hakça ve adaletçe paylaşılmıyor, gelir seviyeleri arasındaki uçurum giderek derinleşiyor, milli gelirden pay alan en zengin %20’lik kesim ile en fakir %20’lik kesim arasındaki fark dünya sırlamalarının en üstlerinden geziniyor. Bu sürdürülebilir bir ekonomik politika değil.

Toplumda sosyal bir patlama istenmiyorsa, acilen asgari ücretten vazgeçmeli, işçilere, emekçilere, bir bütün olarak yoksul halkımıza asgari geçim endeksi uygulanmalı. Herkes yaşanabilir bir gelire kavuşmalı ve insanca yaşanmalıdır.

Halklarımız bunu çoktan hak etmişlerdir….

17.12.2021

Hüsnü GÜRBEY

Not: bu makale Rojnameya Newroz’da yayınlanmıştır.

 

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder